Burada olduğunuza göre kim olduğumu merak ediyorsunuz diye düşündüm. Anlatayım:
Kışları ılık ve sıcak, yazları sıcak ve daha sıcak bir iklime sahip, bitki örtüsü maki, kebap ve şalgam olan, kimilerine göre Türkiye’nin Texas’ı, benim de içinde bulunduğum kimilerine göre ise sanatın ve sanatçının dostu, sıcak kanlı insanların memleketi Adana’da doğdum. Bu doğum benim için önemliydi. Doğmasam yaşayamazdım. Anneme ve babama teşekkür ediyorum… Henüz sıfır yaşında bir insancıkken azmedip beş yıl bekledikten sonra okula başlamaya hak kazandım. Sırasıyla ana sınıfı, ilk-orta okul, lise, ön lisans ve lisans eğitimi aldım. Bana sorsalar sırf kıllık olsun diye farklı bir sıralama tercih edebilirdim belki ama eğitim sistemimiz bunu desteklemiyor. Sonuç olarak -pek alakası yok ama- Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünden mezun oldum. Müzisyen ve öğretmen olan ortadirek sayılabilecek bir aileden geliyorum. Derken 2006 yılında bir anda Adana’dan çıkıyorum ve Sinema-TV alanında çalışabilmek için İstanbul’a yerleşiyorum. Sonra olaylar gelişiyor…
2007’den bu yana profesyonel anlamda Sinema-TV sektöründeyim diyebiliriz. Kurgu yaparak başladım. Bu başlangıcı kendim istedim. Çünkü ileride yönetmen olmak istiyordum ve iyi bir yönetmenin her şeyden önce iyi bir kurgucu olması gerektiğine inanıyordum. Hâlâ da inanıyorum. Tabii görüntü yönetimi ve senaryo bilmek de çok önemli. Müziği bilmek de ayrıca önemli. Kısacası bir yönetmen ne kadar çok şey bilse o kadar iyi diyebiliriz…
Star, Fox, TRT, ATV, Show TV gibi ulusal kanallarda yayınlanmış birçok dizinin, reklam filmlerinin, sinema filmlerinin ve epey fazla sayıda müzik videosunun kurgusunu yaptım. Bütün bunları yaparken bir yandan da -şuursuzca- kısa filmler çekiyordum. Önce dram türünde çekmeyi denedim. Ardından komedi, psikolojik gerilim, absürt, fantastik vs. derken birçok kısa film çektim. Bunların bazıları film festivalleri tarafından bazıları da seyirci tarafından ilgi görüyordu. Niyetim hepsini deneyerek en sevdiğim tarzı bulmaktı. Fakat bulamadım. Ya hepsini seviyor ya da hiçbirini sevmiyor olmalıydım! Belki de keşfetmeyi seviyorumdur…
Eğer burayı okurken bir tavsiye almaktan hoşlanacak arkadaşlar varsa onlara “harekete geçin” gibi klişe bir tavsiyede bulunmakta beis görmüyorum. Ben aklıma gelen ve teknik olarak çekilmesi mümkün olan her fikrimi hayata geçirmeye çalıştım. Çektim, denedim. Bu sırada çok şey öğrendim. Bence siz de abidik gubidik fikirleriniz de dahil olmak üzere çekebileceğiniz her şeyi çekmeye çalışın. Ben yaptım çok güzel oluyor! İlla ki kaliteli bir ekipmana sahip olmanız gerekmiyor. Mesela benim ilk çektiğim kısa filmde kullandığım kamera eski tip kızaklı bir Samsung telefondu. Sanırım D900 modeliydi. 3 megapiksel çözünürlüklü 320×240 ölçülerinde çekim yapabilen, şu an yolda görseniz muhtemelen tekme atıp geçeceğiniz bir telefon. Söz konusu film için bkz: Bönyamin
Bir de bu işlere meraklı arkadaşlar sıklıkla “Nasıl yönetmen oldun/olurum?” ya da “Kurgu yaparken nasıl yönetmenliğe geçtin” diye soruyorlar. Profesyonel anlamda ilk kez yönetmenlik yaptığım proje TRT’de yayınlanan bir spor programıydı. Onur Ünlü’nün yaptığı teklifi kabul ederek bu programda “Maç Hikayeleri” adı altında kısa filmler çekmeye başladım. Fakat tabii ki Onur Ünlü bu teklifi durduk yere değil; daha önce çektiğim kısa filmleri izleyerek yaptı. Yani buradan da şu sonuca ulaşıyoruz: Harekete geçin!
Sonrasında müzik klipleri, tanıtım filmleri ve başka başka kısa filmler çekmeye devam ettim. 2013 yılında yine aklıma gelen bir fikri değerlendirerek Türkiye’nin ilk interaktif dizisi olan 1 Kezban 1 Mahmut’u yazmaya ve yönetmeye başladım. Toplamda 20 bölüm çektiğimiz bu internet dizisi hiç kimsenin beklemediği kadar büyük bir ilgi gördü. Diziyi sinema filmine uyarlamaya karar verdik ve işe koyulduk. Bir film çekerken yaşanabilecek hemen her türlü aksiliğe rağmen çekimlerini bitirmeyi başardığımız film, 27 Mayıs 2016 tarihinde vizyona girdi. Bana, ekibime ve yaptığımız işlere inanmayan onlarca “söz sahibi” insanın bilinçli ya da bilinçsiz engelleri yüzünden sadece 87 salonda vizyona girebilen filmimiz, girdiği tüm sinemalarda en çok izlenen film oldu. O zamanlar “internette ilgi gören bir şey sinemada izlenmez” önyargısı vardı. Sonra o algı “internette tutan her şey sinema da izlenir”e dönüştü. Daha sonra ise ortalık karıştı. Kısacası biz biraz ilk önyargıların kurbanı olduk diyelim 🙂
2020 ilkbaharında, pandemi koşulları altında, Aptal Çocuklar adında bir YouTube dizisi daha yazıp yönettim. Bu dizi 1 Kezban 1 Mahmut’tan türettiğim bir spin-off projeydi. Bu dizide oyuncu olarak da yer aldım.
2023 yılında ise Mahsun Karaca ile (nam-ı diğer Röportaj Adam) İllegal Hayatlar adında bir sinema filmi çektik. Bu filmin de senaryosunu yazdım ve yönetmenliğini yaptım.
Bütün bunların dışında müzikle uğraşmayı da hiç bırakmadım. Çektiğim dizilere, filmlere müzik yaptım. Farklı tarzlardaki bestelerimi farklı sanatçılar seslendirdi, albümlerine koydu. Muhtemelen yaptığım en saçma ve en eğlenceli şey olan “Kıyamıyorum Sana” adlı parodi şarkı internete 40 milyon kez izlendi.
İşlerden vakit buldukça yeni şeyler çekmeye, denemeye ve öğrenmeye çalışıyorum. Günümüzde ve özellikle bu işleri yapanlar için, bilginin en değerli şey olduğunu ve öğrenmenin sonu olmadığını düşünüyorum. Saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum 🙂
Cenk Çelik